Ana Sayfa Eleştiriler Una pura formalità (1994): Bir Garip Soruşturma

Una pura formalità (1994): Bir Garip Soruşturma

Una pura formalità (1994): Bir Garip Soruşturma 9.0
0
İtalyan yönetmen Giuseppe Tornatore, favori yönetmenlerimden biridir. Yönetmenin sinema kariyeri boyunca yaptığı hemen hemen bütün filmlerini izlemiş biri olarak söyleyebilirim ki hiçbir filminde hayal kırıklığı yaşamadım. Birbirinden değerli birçok yapıma imza atan Tornatore, 1988 yapımı Nuovo Cinema Paradiso (Cennet Sineması) filmi ile Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar kazandı. Nuovo Cinema Paradiso Tornatore’ye dünya çapında bir şöhret kazandırdı. Benim de çok beğendiğim ve izlemeyenlere ısrarla izlemelerini tavsiye ettiğim bir filmdir. Ancak yazımızın konusu bu film değil, yönetmenin bir başka filmi olan ve ülkemizde Basit Bir Formalite ya da Şüpheli olarak bilinen Una Pura Formalita filmidir.

Una Pura Formalita, çok fazla bilinmeyen fakat bana göre tam bir başyapıttır. Sürrealist bir bakış açısıyla ortaya konan film, gizemli senaryosu, karanlık ve kasvetli atmosferi, oyunculuğu da en az yönetmenliği kadar başarılı Roman Polanski ve oyunculuğu tartışılmayan Gerard Depardieu‘nun karşılıklı muhteşem oyunculuklarına Ennio Morricone’un eşsiz müzikleri ile eşlik ettiği çok çok iyi bir film. Una Pura Formalita tekrar tekrar izlenebilecek, her defasında farklı detaylar yakalanabilecek enfes bir filmdir. Şimdiye kadar üç kez izledim ve daha da izlerim. Bu film benim için tekrar tekrar dinlediğim, sevdiğim bir şarkı gibidir. Film, Cannes Film Festivalinde en iyi film ödülü için Quentin Tarantino‘nun Pulp Fiction filmi ile yarışmış ve ödülü bu filme kaptırmıştır.

Filmin konusu kısaca şöyledir; Onoff (Gerard Depardieu) başarılı bir yazardır. Ancak yazarımız uzun bir süredir yeni bir kitap yazamamış ve bunun sancısını çekmektedir. Bir akşam, Onoff’un evinin yakınlarında bir cinayet işlenir. Aynı saatlerde cinayetin işlendiği bölgede bulunan Onoff, şüpheli sıfatı ile karakola getirilir. Burada Müfettiş (Roman Polanski) tarafından sorgulanacaktır. Müfettiş, Onoff’un ölen kişi ile dolayısıyla cinayetle nasıl bir ilişkisi olduğunu ortaya koymaya çalışır.

Tek mekanda ve iki kişinin karşılıklı konuşması şeklinde geçen bir film ancak bu kadar gerilimli, bu kadar sürükleyici olabilir. Filmin senaryosunu da yazan Giuseppe Tornatore iyi bir yönetmen olduğu kadar iyi bir senarist olduğunu da bu filmle kanıtlıyor.

Dikkat, yazının buradan sonraki kısmı sürprizbozan içerir!
Tek mekân filmlerine örnek olan Una Pura Formalita, bir polis merkezi/karakol ‘da geçer. Fakat bu karakol bilinen karakollardan oldukça farklıdır. Karakolda ışıklandırma iyi olmayıp loş bir ortam hakimdir. Elektrikler çoğunlukla kesiktir. Dışarda çoğunlukla hava yağmurludur ve yağan yağmur suları,  içeri damlamaktadır. Belli ki ortamın ısınma problemi de var çünkü müfettiş dahil tüm çalışanlar paltolarla çalışmaktadırlar. Hem ortamın karanlık/loş olması hem  yağan yağmur sularının içeri damlaması hem de ortamın soğuk olması, bu karakolun aslında bir mezar olabileceğini düşündürür, diğer bir deyişle bu karakol bir araftır. Yani yaşadığımız bu dünya ile ahiret dünyası arasında bir yer. Ölen her insan önce buraya gelir. Burada öldüğüne ikna edilir ve nihayet kalacağı yere yolculuğu başlar. Buraya ilk gelen kişi aslında öldüğünü bilmemektedir. Buradaki sorgulamalar sonucunda olay netlik kazanır.

Filmimiz, bir silah patlaması ile başlar. Bu patlamadan sonra kamera ağaçlık bir alanda gelişi güzel dolaşır. Öyle bir insanın ağaçlık alanda gezmesi gibi değil, adeta bedenden ayrılan bir ruh gibi. Eşlik eden müzikle ve ustaca kamera kullanımı ile bu sahne, ancak çok iyi gerim filmlerinde hissedeceğiniz gerilimi hissettirir. Buradan birinin öldüğünü anlarız. Sonraki sahnelerin birinde Onoff(Gerard Depardieu),  getirildiği polis merkezinde, yanındaki görevlilerden birine ”altına kaçırdığını” söyler ve bunu yaşlılığa bağlar. Ölen her insanın sfinkterleri gevşediğinden idrar ve gayta çıkışı olabilmektedir. Onoff’a da olan budur. Yani filmin başında patlayan silah ile ölen Onoff’tur. Ancak kendisi daha bunu bilmediğinden altına kaçırmayı yaşlılığına bağlar. Oysaki Onoff daha 48 yaşındadır yani çok da yaşlı sayılmaz.

Filmin bundan sonrası, Onoff ile müfettiş (Roman Polanski) arasında diyaloglar şeklinde geçer.  Onoff neden burada olduğunu sorar. Müfettiş ona, evinin yakınında bir cinayet işlendiğini ve şüpheli olarak da onun yakalandığını, üzerinde kimlik bulunmadığı için de (ölen biri kimliği ile öbür dünyaya gitmez herhalde) buraya getirildiğini açıklar.  Müfettiş Onoff’tan son gün ne yaptığını anlatmasını ister. Onoff’un kafası çok karışıktır. Her seferinde farklı bir şeyler anlatır. Ama bir türlü günün sonunda ne yaptığını hatırlayamaz. Müfettişin de hatırlatmaya çalıştığı şey, Onoff’un günün sonunda yaptığı eylemdir. Çünkü eğer Onoff ne yaptığını hatırlarsa tüm düğüm çözülecektir. Bu düğüm Onoff ve izleyici olarak bizim için çözülmüş olacak. Çünkü müfettiş baştan beri olan bitenin farkındadır. Hatırlanırsa sorgulamayı kayıt altına almakla görevli katip aslında bir şey yazmamaktadır. Daktilodaki kâğıtlarda tek satır yazı yoktur. Çünkü Müfettiş açısından ortada bir olay, bir soruşturma ve bir şüpheli yoktur. Dolayısıyla bunların kayıt altına alınmasına da ihtiyaç yoktur. Müfettiş sorgulama sırasında, kendisinin bildiği biz izleyicilerin bilmediği olayı açığa kavuşturmak için her türlü yola başvurur. Kimi zaman Onoff ile dost gibi kimi zaman azarlar gibi konuşur. İkilinin konuşması sırasında Onoff kesik kesik görüntüler hatırlar ama bir türlü bunları bir araya getirip anlamlı bir sonuç çıkaramaz. Bir yerde müfettiş bir torba dolusu fotoğrafı Onoff’un önüne döker. Bu Onoff’un tüm hayatı boyunca karşılaştığı, hayatında önemli/önemsiz ilişki kurduğu insanların fotoğraflarıdır. Bir anlamda hayatının tümüdür. Yönetmen kanımca şunu demek ister; Bu dünyada ne yaparsanız öbür dünyaya onu götürürsünüz. Nitekim filmin sonunda Onoff karakoldan ayrılırken bu fotoğraf dolusu torbayı da yanında götürür. Fotoğraflar Onoff’un bazı şeyleri hatırlamasına yardımcı olur. Olayın olduğu günün akşamında masada oturmuş bir şeyler yazdığını hatırlar. O sırada müfettiş Onoff’a bir mektup uzatarak ”bunu yazmıştınız” der. Bu noktadan itibaren filmin başından itibaren merak ettiğimiz her şey bir bir çözüme kavuşur. Müfettişin Onoff’a uzattığı kâğıt intihar mektubudur. Filmin başında patlayan silahla,  Onoff kendini vurmuştur. Onoff’un gerçeğin farkına varması ile daha önceki sahnelerin birinde bir dolapta gösterilen fare kapanına bir farenin yakalanma sesi duyulur. Bu aslında Onoff’un yakalanmasını temsil eder. Aynı anda o zamana kadar kesik olan elektrikler gelir. Sürekli yağmakta olan yağmur durur. Bu da Onoff”un aydınlanmasını ve belirsizliklerin ortadan kalkmasını temsil etmektedir. Onoff filmde bir kaç kere, ertesi gün kültür bakanı ile görüşmesi olduğunu söylemişti. Filmin sonunda yaptığı (karşı tarafın sesini duymadığı) telefon konuşmasında bakanın kendisini beklememesini söyler. Böylece Onoff’un ölümü tamamen kabullendiğini görürüz. Nihayet Onoff asıl kalacağı yere yolculuğuna hazırdır. Tam karakoldan ayrılacakken, İlk getirildiğinde oturtulduğu yere bir başkasının(yeni ölmüş biri) oturmakta olduğunu görür. Görevliye ”Daha hiçbir şeyin farkında değil değil mi?” diye sorar. Görevli ”Sen de değildin, hiç kimse ilk geldiğinde farkında değildir” der. Son olarak Onoff onu götürecek araca biner ve nihai kalacağı yere yolculuğu başlar ve filmimiz biter.

Una Pura Formalita, Türkçe’ye ‘Basit Formalite’ şeklinde çevrilmiştir. Filmin isminden de anlaşılacağı üzere Onoff’un sorgulanması, basit bir formaliteden ibaret olup her ölene uygulanmaktadır. Kimi izleyicilerin bu filmde farklı konulara takıldığını fark ettim. Bu film bir polisiye film değil. Kim öldü, neden öldü,  katil kim gibi sorulara cevap aranmıyor. Onoff intihar ederek o karakola gelmişti ama kalp krizi, trafik kazası, cinayet ya da başka bir sebepten de gelebilirdi. Filmin üzerinde durduğu konu bu değil. Daha önce de dediğim gibi, bütün mesele ölen kişinin o karakolda öldüğüne ikna edilip nihai olarak kalacağı yere yolcu edilmesidir.

Puanlama

9.0

9.0
Kullanıcı Oyu: ( 3 oylar ) 9.9

Mehmet Ebret Aile Hekimi olarak çalışmaktayım. Herkesin para kazandığı profesyonel uğraşının, yani mesleğinin yanı sıra, en az bir hobi edinmesi gerektiğine inanırım. Bu düşünceden hareketle severek uğraştığım iki hobim var; Fotoğraf ve sinema. Amatör bir ruhla fotoğraf çekmeyi, insanlarla paylaşmayı çok severim. Aynı şekilde film izlemek, filmler hakkında konuşmak, yazmak, okumak severek yaptığım uğraşlardır.

Bir Cevap Yazın