Cemil Şov (2021): Kötüyüm Ama Başroldeyim
Geçen yılın dikkat çeken filmlerinden Cemil Şov geçtiğimiz günlerde çevrimiçi platformlarda gösterime girdi. Gösterildiği festivallerde alnının akıyla çıkan film aynı zamanda Barış Sarhan’ın ilk uzun metrajı olarak öne çıkıyor. Bu filmin yanında 2 tane kısa filmi bulunan yönetmen Barış Sarhan, Cemil Şov’u 2015 yılındaki aynı adlı kısa filminden uyarlamış. Kısa filme hiçbir şekilde ulaşamadım ama konunun gidişatı olarak farklılıklar gösterildiği söyleniyor. Bu yüzden tam bir uyarlama demek doğru olmayabilir.
Ayrıca İlginizi Çekebilir: Festival Günlüğü #1 Rotterdam Film Festivali
Turgay Göral, Yeşilçam’ın kötüyü canlandıran başrollerinden hatta ikonikleşmiş bir oyuncu fakat bütün bunların yanında unutulmaya mahkum bir oyuncu. Hep kötü rollerde şans bulmuş. Çizdiği imaj, hafızalara kazınmış ve kötüyü oynamasına rağmen küçük çapta bir hayran kitlesi de oluşturmayı başarmış bir aktör. Tabii Cemil Şov’da Turgay Göral ne başrol ne de filmin kötü karakteri. Sadece filmimizin asıl kahramanı Cemil’in canlandırmak istediği bir Yeşilçam aktörü. Cemil’in amacı ise Turgay Göral’ın önemli filmlerinden olan Kabus’un yeniden çekiminde başrolü kapmak ve oyuncu olmanın kapısını aralamak. Zaten film de Cemil’in bu film için oyuncu seçiminden bir sekansla açılıyor. İlk anda verdiği hissiyat filmin komedi türünde bir şeyler sunacağı yönünde nitekim öyle olmuyor.
“Korkma benim filmimdesin yani filmlerin en güzelinde!”
Cemil bir alışveriş merkezinde güvenlik olarak çalışmaktadır. Kalacak bir evi olmayan Cemil’in alışveriş merkezi aynı zamanda evi gibidir. Filmdeki diğer roller de haliyle bu alışveriş merkezinin çalışanlarından oluşuyor. Filmin kaderini belirleyen nokta ise Cemil’in alışveriş merkezin çalışanlarından olan Burcu’nun babasının Turgay Göral olduğu öğrendiği andır. Bir şekilde Burcu ile temas kurmayı beceren Cemil, Turgay Göral’ın hayatına yakından tanıma fırsatına erişeceğine düşünüyor.
İşinde öylesine çalışan Cemil’in iş tanımı; alışveriş merkezindeki kameraların bağlı olduğu odada orada olan biteni izlemektir. Ama o küçük hücresinde Turgay Göral’ın canlandırdığı karakterin pratiğini yapmakla meşgul olur. Bununla beraber Kabus filminin yönetmeninin kapısını aşındırmakta rutinleri arasına girmiştir. Alışveriş merkezinde bir olayın patlak vermesiyle rutini bozulur Cemil’in. Hem işsiz hem evsiz kalır. Sığınacağı ilk liman sebepsizce Turgay Göral’ın evi olmuştur. Burada geçirdiği süre Cemil için üst mertebeden bir eğitim görevi görmüş ve aynı zamanda kendini bulma sürecinin önemli bir parçası haline gelmiştir. Filmin başında çok yavan olarak canlandırdığı rol de zaten filmin sonlarına doğru dikkat çekici ve profesyonel hale bürünmüş hale geliyor. Kabuklarını kırdığını Cemil’i oynayan Ozan Çelik seyirciye çok iyi aktarıyor.
Cemil oyuncu olma konusunda filmin başında sergilediği tavır normal bir arzu gibi gelse de filmin sonlarına doğru arzunun ötesine geçip takıntı haline dönüşüyor ve sanrılar görmesine bile yol açıyor. İster istemez izleyici olarak Cemil’in oyuncu olmak istemesinin arkasındaki bu güçlü motivasyonun sebebi merak ediyoruz. Buna benzer bazı kısımlarda film anlatıda direkt sonuca gitmeyi tercih ederken, Cemil’in geçmiş yaşamına bir bakış atmayı tercih etmeyerek filmin üzerine kurulu ayakları güçlendirme şansını kaçırıyor. Cemil’in içinde bulunduğu durumu ve çıkmış olduğu yolculuğun benzerini Pablo Larrain zamanında Tony Manero (2008) filmi ile yapmıştı. Orada da filmin başrolü Raul Peralta, John Travolta’nın meşhur Saturday Night Fever filmindeki Tony Manero rolü üzerinde çalışıyordu. Raul Peralta ve Cemil benzer bunalımları yaşıyor. Takdir edilmeyi beklerken çok uzağındaki başka bir şey ile ödüllendiriliyorlar.
Cemil Şov’un kurgusu iki biçim üzerinden oluşuyor. Estetik olarak kırmızının önemli anlarda hakim olarak kullanıldığı filmde Turgay Göral’ın filmlerdeki siyah-beyaz sahneler Cemil Şov’da tamamlayıcı bir öge olarak önemli bir yer tutuyor. Oyuncular arasında kötü bir oyunculuk gördüğümüz söylenemez ama başrol Cemil’i canlandıran Ozan Çelik’in performansını ayrı değerlendirmekte yarar var. Cemil’in psikolojik değişimindeki geçişi çok yumuşak ve emin adımlarla yapıyor. İlerde çok önemli rollerde göreceğimiz neredeyse kesin diyebilirim.
Cemil Şov yaptığı tercihlerle, bazı anlarıyla sinemamız adına iyi bir kazanım. Sadece biraz daha sansasyonel olmayı tercih etse adını daha çok geniş kitlelere yayabilirdi. Yönetmen Barış Sarhan’ın ilk uzun metrajı olmasından ötürü de çok kıymetli. İlk adımı başarıyla atarak, sonraki filmlerini merakla beklediğimiz yönetmenler arasına adını yazdırıyor.