Ana Sayfa Eleştiriler mother! (2017): Benzersiz Bir Metafor Kullanımı

mother! (2017): Benzersiz Bir Metafor Kullanımı

mother! (2017): Benzersiz Bir Metafor Kullanımı 9.6
4

Darren Aronofsky’nin son filmi Mother!, başyapıt mı, çöp mü tartışmaları devam ededursun, filmin; sinemada izlediğim en riskli, en zekice anlatımlardan biri olduğunu itiraf ederek başlamalıyım.

İlk gösterimi Venedik Film Festivali’nde gerçekleşen Mother!, festivale katılan izleyicilerin bir kısmının ayakta alkışlaması ve bir kısmının yuhalaması ile karşılaştı. Övenlerin ve yerenlerin tepkileri hızla sosyal medyaya düşerken, kimi eleştirmenler filmi göklere çıkarıp kimileri ise yerden yere vurdu. Film seyircileri ikiye bölerken, kesin olan bir şey var ki bana göre Mother!, tüm derinlikleriyle yılın sinema olayı.

ALEGORİYE DAYANAN BİR ANLATIM

Hikâye doğa içinde, büyük bir evde başlıyor. Jennifer Lawrence ve Javier Bardem burada yaşayan yalnız bir çifti canlandırıyor. Bu ev, daha önce bir yangında harap olmuş, kadın evi tek başına restore ediyor. Adam şair ve tüm zamanını ofisinde geçiriyor. Bir akşam, kapılarını bir yabancı çalıyor, adamın yabancıyı konuk etmek istemesi üzerine olay örgüsü başlıyor ve buradan itibaren hayatları altüst oluyor.

Yabancı adamın ardından karısının, ardından çocuklarının gelişini ve kardeşin kardeşi öldürmesini, giderek artan kalabalığı ve benliklerinin fanatizminde, dogmalarında boğulan insanları izliyoruz. Farklı din grupları, çatışmalar ve insan akını sürerken evde başlayan savaş, bu savaş esnasında gerçekleşen doğum ve insanların katlettikleri çocuk; tüm bu karmaşa, esasen yaratma alegorisine dayanıyor.


MOTHER! ASLINDA BÜYÜK TUFAN’IN ÖYKÜSÜ

Aronofsky, dünya tarihinin bütününü tamamen kişisel bir seviyede, bir evin içinde anlatıyor. Bardem, Tanrı’yı canlandırıyor. Lawrence ise yaratılışın temsilcisi, anne; Tabiat Ana rolünde. Bardem’in ofisi, İncil’de Adem ve Havva’nın yaşadığı cennet bahçesi olan Aden Bahçesidir.

Eve gelen yabancı adam Adem’in kendisidir. Geldiği akşam, banyodayken başında Bardem vardır ve adamın kaburgası yaralıdır. Ertesi gün ise karısı gelir. Burada, o akşam Tanrı’nın, Adem’in kaburgasından Havva’yı yaratışını ve ertesi gün gelen kadının da Havva olduğunu görüyoruz.

İLK GÜNAH

Bardem’in ofisindeki kristale dokunmamaları gerektiği söylenmesine rağmen dokunup kıran çift ofisten kovulur ve kapılar kilitlenir. Hristiyan öğretisinde Tanrı’nın günah ilan ettiği ilk günah da budur. Kristal, yasak elmayı temsil eder ve Adem ile Havva’nın Aden Bahçesindeki itaatsizliği, cennet kapısının kapanmasına neden olur.

KABİL’İN, HABİL’İ ÖLÜME GÖTÜRÜŞÜ

Çiftin ertesi gün eve gelen oğullarından büyük olanın küçük olanı kıskanıp öldürmesi Kabil’in Habil’i öldürüşünün bir tasviridir.

Tevrat’ın Tekvin kısmında, “Habil’in Tanrı’nın gözdesi olduğunu düşünen Kabil” ifadesi vardır. İki kardeş de Tanrı’ya adaklar sunmuştur ve Kabil’in adağının Tanrı tarafından kabul görmemesi onu çok öfkelendirmiştir. Kabil’e, kardeşini öldürten güdü de kıskançlıktır.

Habil’in kanı yerde kalır ve bağırır. Filmde halıdan silinmeyen kan izi de  bu çağrışımı yapıyor diyebiliriz.


YIKICI YARATIM

Evde cenaze töreni ile başlayan insan akınının, anne doğum yapana dek devam ettiğini ve çatışmaları görüyoruz.

Evin gittikçe artan nüfusu, savaşlar, insanların fanatikçe dine düşüşü, açlık ve terör dünya tarihinin bir özeti ve yüzyılların geçişini simgelemektedir.

Dünya nüfusu hızla artmaya devam ediyor. İnsanlar savaşıyor. Ekosistem, benzeri görülmemiş bir şekilde yok oluyor. Aronofsky, dünyanın eşiğinde nasıl durduğunu, eylemlerimizi ve olası bir sonu gösteriyor.

Tesisatın patlaması Büyük Tufanı simgeliyor. İncil’de “Efendimizin Yılı” anlamına gelen İsa’nın doğum yılına gelindiğinde ise adamın, bebeğini anneden alıp insanlara vermesi; bebeğin katledilmesi İsa’yı simgeliyor. Şair’in kitaplarını dağıtan yayınevine, Tanrı’nın kitabını dağıtan kilise rolünü vermiş Aronofsky. İkinci yarıda yayınevinin infazcı olduğunu görüyoruz. Tüm bu olanlara rağmen, günahları çözmek yerine “onları affetmeliyiz” diyen kocasını terkediyor Anne.

Nietzsche’ye göre Yaşam bir kaos halindedir ve doğamızda yıkıp yeniden yapmak vardır. Bu görüşe göre yeni yaratımların koşulu yıkımdır. Evin yıkılması alternatif bir sondur, ya da Tanrı’nın yıkıcı yaratımıdır.

Yani, Tanrı doğruyu elde edene dek tekrar tekrar denedi ve deneyecek.

TABİAT ANA, NEYDEN GÜÇ ALIYOR?

Lawrence, film boyunca ne zaman sakin kalmaya çalışsa, yatıştırılma ihtiyacı duysa, kulaklarında çınlama ve baş dönmesi yaşasa bir tozu suya karıştırıp içiyor ve bunlar geçiyor. Filmden çıktıktan sonra tüm detaylara kafa yorup, insanlarla sohbet edip pek çok imgeyi hep beraber keşfetmiş olsak da buna bir türlü açıklık getiremedim. Neydi sarı toz? Tabiat Ana neyden güç alırdı? Gün ışığı? Zaman?

Filmin ilerleyen bölümlerinde Anne daha rahat ve mutlu hissettiğinde sarı tozu klozete boşaltır. Mutlu ve rahat hissetmek için bu toza ihtiyaç duymaz artık.

Bir olasılık, “Kava”.

Film boyunca anne tozu bir flakon içinde tutuyor ama üzerinde bir işaret yok. Flakonlarda genellikle enjeksiyonluk tozlar bulunur ve işaretsiz olması da reçete edilen bir anksiyete ilacı olmadığını gösteriyor. Öyleyse psikoaktif etkilere sahip doğal bir takviye olabilir.

Psikoaktif maddeler etkilerini sinir sisteminde gösterir ve beynin işlevlerini değiştirir. Algımız, ruh halimiz değişir. Kava, psikoaktif etkilere sahip bir bitkidir. Endişe ve kaygıyı azaltır, mutluluk verir, sizi en üst seviyeye çıkarır. Kava kökü toz haline getirilir ve suyun içine katılır. Esasen haki renginde olur ancak yoğunluğunu azaltırsanız sarı renkte kalır. Anne’nin içtiği sarı içecekten farksız olması beni bu seçeneğe götürdü.

BARDEM’İN KARAKTERİ ARONOFSKY’NİN BİR AVATARI

Mother!, tüm bunların yanında Aronofsky’nin mesleğine yönelik duygularını içeren bir makaledir. Orta yaşlı bir sanatçının eserlerinin yeterince övülmediğini hissetmesidir. Film yapmayı, beğeniyi istiyor ancak izleyicinin tepkisini kestiremiyor. Bu sebeple hiç bitmeyen bir içerik üretme döngüsünde olduğunu da itiraf ediyor. Ayrıca yönetmen ve filmin yıldızı Lawrence gerçek hayatta bir ilişki içerisinde.

Mother!, ile yaratmayı bir kadın gözünden görüyoruz. Tüm kültürlerde şimdiye kadar ki din geçmişi oldukça cinsiyetçi. Anne yaratılışın temsilcisidir ama aynı zamanda Tanrı’nın öteki yüzüdür. Onun yıkımı Tanrı’nın hatasıdır. Burada en başından beri verilen mesaj budur, Tanrı kusurludur. Hep dinlediğimiz ihtişamına sahip değildir.

İşte Mother!, bize tüm bunları gösteriyor. Bir izleyici olay örgüsünü anlamayıp saçma buluyor sıkılıyor, bir izleyici yaratma alegorisini anlayıp sinema şöleni yaşıyor, bir izleyici ise kullanılan metaforu anlıyor fakat izlerken yoruluyor, sevemiyor. Herkesin kendi deneyimini yaşaması gereken bir film. Ama ben böyle bir yapıma kötü diyemem, asla demem. Yıllar geçse bile üzerine konuşurum, böyle filmler insanın ufkunu açıyor ve Aronofsky kesinlikle derdi olan bir yönetmen.

Puanlama

9.6

9.6
Kullanıcı Oyu: ( 20 oylar ) 7.3

Yorum(4)

  1. Filmle ilgili Metaforlarla ilgili yazınız gerçekten açıklayıcı. Filmde annenin içtiği sarı tozla ilgili bir düşüncemi söylemek isiyorum ben de; Charlotte Perkins Gilman ‘ın Sarı Duvar Kağıdı kitabı metafora açıklık getirebilir diye düşünüyorum. En azından kitabın ufak bir özeti bile filmle paralellik gösteren unsurları olduğunu ifade edebiliyor. Ayrıca bir not, yönetmen Sarı tozun gerçekte ne olduğunu asla açıklamayacağını belirtmiş. O yüzden her şey birer tahminden ibaret…

  2. Merhaba, kıymetli görüşünüz için teşekkür ederim. Gilman’in eseri kocasıyla sorunlar yaşayan bir kadını konu ediniyordu; neden olmasın? Haklısınız ne dersek tahminden ibaret, benim ki de bir teori. Sevgiyle kalın:)

Bir Cevap Yazın