Ana Sayfa İnceleme An Autumn Afternoon (1962): Aile ve Yalnızlık

An Autumn Afternoon (1962): Aile ve Yalnızlık

An Autumn Afternoon (1962): Aile ve Yalnızlık 8.0
0

Minimalist sinemasıyla çoğu yönetmeni etkilemiş olan Yasujirô Ozu’nun son filmi Sanma No Aji (1962), kızı ve oğluyla birlikte yaşayan dul bir adamın ailesi çerçevesinde gelişen olayları işler. Japon toplumunun yapısını, zamanla değişimini, bütün filmlerinde aile kurumundan yola çıkarak anlatmayı başaran Ozu, 35 senelik kariyerine yine aynı yöntemle nokta koyar.

Yönetmenin 14 filminde rol alan Chishû Ryû, yine emektar baba/dede rolünde, sessiz, sakin ama saygı duyulan aile reisini canlandırır. Büyük oğul evlenmiş eşiyle yaşarken, küçük oğul ve kız babaları ile birlikte yaşamaktadır. Eski dostları ile yaptıkları içkili sohbetlerde kızının evlilik yaşının geldiği sürekli vurgulanır ve babanın aklı karışır. Kızı evlendiğinde yalnız kalacaktır çünkü.


Baba evinin ötesinde büyük oğlu Koichi (Keiji Sada) ve eşinin yaşadığı evde de modernizmin getirileri mizah yoluyla seyirciye aktarılır. Koichi golf oynamaktadır, Japon geleneklerinden uzaklaşılmıştır. Yeni aile düzeninde para kadının kararları ile harcanır ve bu durum erkeği komik bir duruma düşürür. Bu ve benzer durumlarla ince bir şekilde alay eder Ozu. Hüznü, ölüm hissiyatını, aile içinde görülen ufak ama etkisi büyük acıları en çok hissettirdiği Tokyo Story (1953) filmi ile zirveyi gören yönetmen, başyapıtı ardından çektiği filmlere ise mizah da katmaya başlar. An Autumn Afternoon, bu yöntemle yönetmenin diğer filmlerinden ayrılır ve Higanbana (1958), Ohayô (1959) ve Akibiyori (1960) ile birlikte komedi ögeleri içeren gruba dâhil olur.

II. Dünya Savaşı’ndan mağlup ayrılan Japonya kendi kültürünü biraz biraz kaybetmektedir. Ozu bu değişimi, sakenin yerini alan bira ve viski gibi Avrupa ve Amerikan kökenli içkiler ile gösterir. Yaşlılar yerde oturup sake içerken, gençler (yüksek) bar taburelerine geçiş yapmıştır. Yaşlılar tatamide oturma geleneğini devam ettirseler de masalarda bira da görülmeye başlanmıştır. Kendi alfabeleri ile yazılan tabeların yanında artık Latince coffee, bar kelimeleri de göze çarpmaktadır. Giyim tarzında da kent yaşamının getirisi olarak değişikler yaşanır.

Sahici karakterler, doğal bir çizgide gelişen olaylar filmi özel kılar ve filmin anlatımını güçlendirir. Ozu filmlerindeki yaşam, genel anlamıyla dünyada insanların yaşadığına en yakın olanıdır. Yaşam bir nehirdir ve bu nehirde aile isimli kayık ile birlikte suyun akışı yönünde sürükleniriz. Bazen kayığın reisi baba veya anne kürek çekme hamleleri gösterir fakat suyun kuvveti karşısında etkisizdirler. Ozu sineması Zen Budizmi’nden beslenir, tam anlamıyla kaderci olmasa da yaşamı olduğu hâliyle kabullenme ve sindirme üzerine kuruludur.

Sabit kamera, insanların terk ettiği mekânlarda yakaladığı hüzünlü kareler, nadir de olsa kullandığı geniş açılı dış mekan kareleri, yönetmenin imzasına dönüşmüştür. Yarattığı aile prototipi ile evrenselliğe ulaşmayı başarır ve abartısız draması ile insanları etkiler Ozu. Son filminde, sanatçının kendi yalnızlığını da imleyen leziz finaliyle ise insanoğlunun sonsuz yalnızlığını söylenebilecek son söz/kare olarak gösterir.

Puanlama

8.0

8.0
Kullanıcı Oyu: ( 2 oylar ) 8.6

Bir Cevap Yazın