
Filmin oyuncu kadrosunun tanınırlığı dikkat çekiyor. Nicole Kidman, Amber Heard, Jason Momoa, Willem Defoe akla ilk gelen isimler. Sergilenen performanslar ne kadar iyi olsa da karakterlere yazılan diyalogların zayıf olması oyuncu-karakter uyumunu olumsuz etkiliyor ve diyaloglar karakterlere bir hatta iki numara küçük kalıyor. Diyaloglar gibi müzikler de sahnelere bir iki numara küçük kalıyor. Bu tip süper kahraman filmlerinde epik müzikler aksiyon sahnelerini iyi yönde besler fakat Aquaman’in bir müziği hariç diğer müziklerine yeterince özen gösterilmemiş hissi veriyor. Ek olarak bir olumsuz tarafını daha söyleyip filmin beni heyecanlandıran taraflarını bahsetmeye başlayacağım. Son olumsuz taraf ise filmin ilk yarısı bir sahne hariç gerçekten kısa sahnelerden oluşuyor olması. Kısa sahneler filmin içine tam girmenize engel oluyor. Her sahneye aksiyon sıkıştırma gayreti filmin kurgu bütünlüğünün önüne taş koyuyor. Filmin beni heyecanlandıran yönleri ise bu kısa kısa sahnelerin yerini uzun sahnelere bırakmasıyla başlıyor. Uzun sahneler ister istemez kurgudaki dağınıklığı hemen topluyor. Aquaman ve Mera’nın çıktığı yolculuk ise filmin evreninin genişlemesine ve karakter çeşitliliğinin artmasına zemin hazırlıyor. İki farklı villain filme bir nebze derinlik katıyor. İlki Black Matma biraz araştırma ile Aquaman’in en azılı düşmanları arasında yer aldığını öğreniyoruz. Diğeri ise üvey kardeşi Orm. Onunla da klasik kardeşler arası taht kavgası yaşıyor. Kostümler üzerindeki ince işçilik çok cezbedici. Denizaltı dünyasının canlıların fiziksel özellikleri karakterlerin kostümlerini tasarlamada çok yararlı olmuş. Biraz yukarda her sahneye aksiyon sıkıştırma gayretini bütünlüğü bozması bakımından rahatsız edici bulduğumu söylemiştim. Aksiyon sahnelerini tek tek ele aldığımızda hepsini DC’nin en başarılı ve en özenilmiş aksiyon sahneleri olduğunu düşünüyorum. Su altına göre yaratılan özgün aksiyon hareketleri filme farklı bir estetik dokunuş katıyor.