Ana Sayfa Yönetmen Sineması Samurai Rebellion (1967): Toplumdan Bireye Kimlik İnşası

Samurai Rebellion (1967): Toplumdan Bireye Kimlik İnşası

Samurai Rebellion (1967): Toplumdan Bireye Kimlik İnşası 8.5
2

“Üzerine gelirler ve geri çekilirsin. Daha da üzerine gelirler ve yine geri çekilirsin. Ama son anda, ustaca savunmadan saldırı konumuna geçersin. Hiç saldırmadığın halde rakibin yorulana kadar beklersin. Başka bir deyişle, teslim olana kadar.”

Japon sinemasının yükseliş daha doğrusu var oluş döneminin önemli yönetmenleri denince biraz ilgili olanlar hemen Yasujiro Ozu, Kenji Mizoguchi ve Akira Kurosawa isimlerini saymaları gayet normal karşılanır. Ama küçük bir araştırma yaptığınızda Japon sinemasına unutulmaz eserler veren başka yönetmenlerle de karşılaşırız. Tıpkı Oshima, Teshigahara, Shinoda. Tıpkı Masaki Kobayashi gibi.

Masaki Kobayashi diğerlerine nazaran çok üretken bir sinemacı olarak tarihe geçmese de yine de 20’nin üzerinde yapım vermeyi başarmıştır. Bu sayının az kalmasının sebebi o dönem savaşla beraber darmaduman olan sinema endüstrisinin ayağa kalkarken geleneksel yapıda eserler üretmenin tercih ediyor oluşudur. Kobayashi ise diğerleri gibi geleneksel olan otoriteyi perçinlemekten çok başkaldırı tarzında filmler çekmeyi tercih eder. Otoriteye sadık kalmayı tercih eden Kurosawa ise bu yüzden Japonya’da o dönem daha popüler olan olmuştur. Özellikle Masaki Kobayashi’nin Harakiri ve Samurai Rebellion filmlerinde bu başkaldırıyı net bir şekilde görürüz. Bu isyan/başkaldırı feodaliteye karşı başrol oyuncusunun içini kaplamış intikam duygusu üzerinde filizlenir. 2. Dünya Savaşı’nda askere alınan Kobayashi savaştaki kahramanlığından ötürü ona sunulan rütbeyi reddetmiştir. Ruhundaki bu asi yön aslında filmlerine yansımıştır.  Ningen no joken (The Human Condition) üçlemesi ise onun savaş hakkındaki düşüncelerini yansıtır.

İngilizce adıyla Samurai Rebellion Türkçe adıyla Samuray İsyanı. Adı kendini ele veren bir yapım. Filmin başında hikayenin nerede, ne zaman geçtiğine dair bilgiler verilir. Film Edo’da (Tokyo) 1725 yılında klanların birinde geçmektedir. Dönemin derebeyi metresi Ichi’den bir erkek çocuğa sahip olur. Aynı derebeyi arzularıyla haraket ederek daha genç bir metres bulmuştur. İkinci plana atılan Ichi ise bir klanın askeri yönetiminde yer alan Isaburo Sasahara’nın büyük oğlu Yogoro’ya evlenmesi için kaba tabirle sunulmuştur. Toshiro Mifune’un canlandırdığı Isaburo evliliğin bunu andıran koşullardan ötürü mutsuz olarak devam etmektedir. Bu yüzden aynı mutsuzluğa sebep olacak bir evliliği oğlunun yapmasını istemez. Bir süre sonra evlenen ve bir de çocukları olan Ichi ve Yogoro’yu başka bir kötü sürpriz bekliyordur. Derebeyin varisi hastalanır ve hayatını kaybeder. Meşru varis ise Ichi’nin derebeyinden olan oğlu olmuştur. Derebeyi Sasahara ailesinden formalite icabı bir ricada bulunur. Bu rica beklenmedik bir olumsuz bir geri dönüşle iade edilir. Isabura ve Yogoro Sasahara derebeyine ve o zamana kadar süren otoriteye başkaldırı niteliği taşır. Ve samurayın isyanı kendini gösterir.  


Samuray kelimesinin kökeni saburau kelimesinden gelir. Saburau, hizmet etmek demektir. Altında bulunduğun düzene hizmet etmek. Yani feodaliteye hizmet etmek. Japon sinemasında o ana kadar çizilen geleneksel samuray figürünü alt üst eden bir tavır sergiler baba-oğul. Çünkü toplum olmanın ötesinde ilk önce birey sonra aile olmanın daha önemli olduğunu anlarlar. Aynı zamanda bu durum Isaburo için zamanında bir birey olarak veremediği kararların rövanşıdır.

Film başından beri samuray temalı olduğu hissettirir. Ancak teması samuray olan çoğu filmin anlatısının aksine farklı bir yol tercih etmiştir. Hareketten beslenmez. Daha çok diyaloglarla örülmüştür. Bu diyalogların içi de genel olarak aile olgusuna dayalıdır. Ayrıca sürekli bir bürokratik ortam söz konusudur. Filmin neredeyse önemli bir kısmı bu şekilde geçer. Ta ki gemileri yakan baba-oğul evlerinde düşmanı ağırlayana dek. O andan itibaren sinema dünyasında samuray denince akla gelen ilk ismi Toshiro Mifune‘un oynadığı karakter Isabura hünerlerini gösterir. En çetin dövüş ise yine sinema tarihinde çok önemli samuray figürlerini oynayan Tatsuya Nakadai’nin canlandırdığı Tatewaki Asano arasında geçer. Asano’nun da Isabura’nın en yakın arkadaşı olduğunu söylemeden geçmeyelim.

Samurai Rebellion daha çok bir baba-oğul filmidir. Isabura’nın eşi ve küçük oğlu gelinleri Ichi’yi tam olarak benimseyememiştir. Bu yüzden Isabura ve Yogoro derebeyi karşısında yalnız kalmıştır. Oğluna sevdiği kızı yalnız bırakmaması üzerinden aile olmanın önemini anlatır. Bir yandan da gerçek ailesi onun fikirlerine saygı göstermeyerek onlardan uzaklaşır.  

Samurai Rebellion, Masaki Kobayashi’nin ne kadar işini bilen yönetmenlerden biri olduğunu gösterir. Feodaliteye bir başkaldırı hikayesidir.Yönetmenin diğer filmi Harakiri ile oldukça ayrık fakat bir yandan da oldukça bütünlüklü durur. Japon sinemasının bazı yönetmenlerinin arkasında kalan Masaki Kobayashi’yi sizce daha fazla tanımamız ve üzerine düşmemiz gerekmiyor mu?

Puanlama

8.5

8.5
Kullanıcı Oyu: ( 0 oy ) 0

Yorum(2)

  1. Masaki Kabayashi inanılmaz bir yönetmen, insan manzaraları üçlemesi şu ana kadar yapılmış en iyi savaş karşıtı film bence. Seppuku filmi muazzam, Samurayın İsyanı da keza öyle. Zaten Tatsuya Nakadai’nin oyunculuğuna diyecek söz yok, en az Toshiro Mifune kadar usta bence. Yazınız da süper, teşekkürler.

Bir Cevap Yazın