Kwaidan (1964): Kobayashi’den Hayalet Hikâyeleri
Japon sinemasının önemli yönetmenlerinden biri olan Masaki Kobayashi bu filmde, Japon kültürünü yansıtan Lafcadio Hearn’in Kwaidan kitabından uyarlanmış dört hikâyeyi izleyiciyle buluşturuyor. 1964 yapımı bu film, korku türünden ziyade fantastik ve dram ağırlıklı bir film. Dört öykünün temelini oluşturan konu unsuru “gizemcilik” diyebiliriz. Her dört öyküde de bir muğlaklık söz konusu. Bu muğlaklığın başlıca nedenleri dört öyküde de görülen ruhların insanla iletişimleri sonucu ortaya çıkan belirsizlik, yanılsama, mahkûmiyet ve sadakat gibi insan davranışlarıdır. Lafcadio Hearn’in kitabından sinemaya uyarlanan Kwaidan, her ne kadar yavaş bir tempoya sahip olsa da seyirciyi büyülemekte oldukça başarılı. Altın palmiye ve yabancı dilde en iyi film Oscar adaylığı bulunan Kwaidan hem Japon sineması açısından hem de Japon öykücülüğü açısından çok önemli bir yere sahiptir.
Gizemcilikle yoğrulmuş bu dört öykünün diğer bir ortak noktası yaşamın fantastik bir evrende geçiyor olması. Filmde gökyüzü, turuncu tonlarında renklerle birlikte göz bebeklerinin bulunduğu fantastik bir biçimde karşımıza çıkıyor. Bunu özellikle “Karların Kadını” ve “Kulaksız Hoichi” öykülerinde net bir şekilde görüyoruz. Bu gibi görsel efektleri ele aldığımızda muhteşem bir iş çıktığını söyleyebilirim. 1964 yılına ait bir film olmasına karşın görsel teknik açısından da çok başarılı.
Dört öykü de temelden birbirine benzese de her biri farklı insani duyguları ön plana çıkartıyor. İlk öykü pişmanlığı, ikinci öykü ihaneti, üçüncü öykü yalnızlığı, dördüncü öykü ise çaresizliği temsil ediyor. “Siyah Saç” hikayesinde açgözlü bir koca, zengin olabilmek için karısını terk edip başka biriyle evlenir. Ancak pişman olup geri döndüğünde affedilmeyi ummuş olsa da kendini bir azabın içerisinde bulur. “Karların Kadını” öyküsünde ise bir tür ölüm meleği yahut bir Tanrı olan Kar Kadını, fırtınaya yakalanmış genç oduncuya acıyarak onun hayatını bağışlar. Ancak bu olanları herhangi birine anlatırsa canını alacağını söyler. Aradan yıllar geçer oduncu, karısına geçmişte yaşadıklarını anlatır. Bu sırada karısının aslında Karların Kadını olduğunu fark eder. Karların Kadını, adamın hayatını bu sefer çocuklarının hatırına bağışlar. Üçüncü hikâye olan “Kulaksız Hoichi”, iki samuray klanı arasında çıkan savaşta ölenler, biwa çalmada usta olan kör bir gençten hikayelerinin anlatıldığı şarkıyı söylemesini isterler. “Çay Fincanının İçinde” öyküsünde ise içtiği su kabında suretler gören bir muhafızın aklını yitirmesiyle sonuçlanan süreci anlatılıyor.
Kwaidan filminin en sevdiğim yönü öyküleri aceleye getirmeden, ölçülü bir şekilde izleyiciye sunuyor olması. Kobayashi, öykülerde geçen birtakım doğaüstü olayları görsel ve ses efektini muhteşem bir şekilde kullanıp duru bir sadelikte beyaz perdeye aktarmayı başararak filmi büyüleyici kılıyor. Filmde geçen tüm öyküleri sevsem de “Kulaksız Hoichi”nin öyküsünü ayrı sevdim diyebilirim. Özellikle Hoichi’nin öyküsünde geçen Ölü Samurayların şarkısı filmde akılda kalacak şeylerden biri. Kwaidan 3 saatlik bir film olmasına rağmen bir solukta bitirilen, döneminin şartlarıyla kıyaslandığında teknik açıdan ders niteliği taşıyan bir film. Bu açıdan baktığımızda Masaki Kobayashi büyük bir saygıyı hakediyor.