Ana Sayfa Vizyon Joker (2019): “Sizce Her Şey Zıvanadan Çıkmadı mı?”

Joker (2019): “Sizce Her Şey Zıvanadan Çıkmadı mı?”

Joker (2019): “Sizce Her Şey Zıvanadan Çıkmadı mı?” 9.0
1

Süper kahraman filmlerinin alışık olduğumuz renkli tonlarının ve bol CGI efektli aksiyonlarının dışına çıkmayı hedefleyen daha doğrusu DC’nin “Biz bu frekanslarla gidersek bu yarışa ortak olamayacağız. Stil değiştirelim.” dediği dönüm noktasının ilk ayağı Joker. 300 milyon dolarlık büyük bir hayal kırıklığı Justice League gibi DC’nin son dönem filmlerini düşününce gösterime girdiği ilk 3 günde bütçesinin çok üstünde bir gelir elde eden Joker (2019) kıymetli ve akılcı bir ilk adım olarak değerlendirilebilir.

Şu ana kadar gördüğümüz Joker’in geçtiği çizgi roman külliyatının dışına çıkacak bir Joker’in bizi beklediğini biliyorduk. Daha doğrusu açıklamalar o yöndeydi. Başrolde son dönemlerin en iyi oyuncusu olarak lanse edilen Joaquin Phoenix’in olacağı duyurulduğunda ortaya nasıl bir şey çıkacağı merak konusu idi. Üstüne Avrupa’nın sayılı festivallerinden biri olan Venedik Film Festivali’nde büyük ödül Altın Aslan’ı alan Joker (2019) merakı ikiye katladı.

“Gotham artık yoldan çıktı.” T. Wayne

Gotham çizgi romanlardan taşan bir şehir. 1980’ler… Henüz Gotham tam olarak Gotham olamamış. Ama Gotham’ı Gotham yapan şeylerin filizlendiği dönemler. Bir yanda evsizler, geçinmeye çalışan işçiler, daha doğrusu horlanan ve dışlanan, toplum olarak alt tabaka olarak bildiğimiz kitle. Diğer yanda düz ifade ile beyaz yakalılar ve parayı elinde tutan patronlar. Günümüz dünyasının 2018 verilerine göre içinde en fazla evsiz barındıran şehri New York. Evet… Kimilerine göre Gotham, New York’un bir yansıması. Bütün bunlara bakınca bu benzetmenin böyle olması gayet normal duruyor. Buna ek olarak medyada sürekli Gotham’ın kötüye gittiği haberleri. Sokakları basan sıçanlar, gitgide artan suçlar, her yere dağılan büyük çöp yığınları… Kısaca her anlamda kokuşan bir şehir Gotham. Hal böyle olunca şehrin üst tabakası ve hayata pembe gözlükleriyle bakanlar bir kurtarıcı bekliyor. Alt tabakası ise bir çözüm. Üst tabakanın beklediği kurtarıcı Thomas Wayne’den başkası olmuyor. Fakat aynı sıralarda şehrin alt tabakası da farkında olmadan kendi kahramanını doğuruyor.


“Sizce her şey zıvanadan çıkmadı mı?”

O sıralarda ise Arthur Fleck sokaklarda palyaçoluk yapıyor. Bir rutinin içinde bir yandan bir yana savruluyor. Yukarıda alt tabaka olarak nitelendirdiğimiz topluluğun içinden biri. Sabah işe gidiyor. Dönüşte o bitmek bilmeyen merdivenlerden bir iç çekip çıkıyor, ardından evine ulaşıyor. Evde annesi ile ilgileniyor ve beraber tek sevdiği aktivite olan “Murray Franklin Şovu” izliyorlar. Bu şov ve Murray Franklin’in onda ayrı yeri var. Onu mutlu eden tek anlar o şovu izlerken ki anlar oluyor. Ayrıca komedyen olma hayali olan Arthur Fleck/Joker Murray Franklin’i babası yerine koyuyor ve buna dair hayaller kuruyor.  Tam olarak hangi sıklıkta olduğu belli olmasa da rutinine ara ara bir psikiyatrist dahil oluyor. Filmde psikiyatristle olan ilk konuşmasında Joker psikiyatriste o soruyu soruyor. “Sizce her şey zıvanadan çıkmadı mı?” Bu soru aslında Joker’i perdede izleyen kitleye yöneltilen bir soru. Bu soru ile Joker seyircinin zihninde filmin ilerideki kısımlarında yapacaklarına ahlaki zemin hazırlıyor.

Etrafında her zaman hor görülen Joker hiç kimse tarafından sevgi ve takdir görmüyor. Filmin ilerleyen kısımlarında mutlu palyaço suratının üzerine mutsuz bir yüz koyuyor. Belediyenin sosyal hizmetlerde kısıtlamaya gittiğini öğreniyor. Artık Joker ilaçlarını alamayacak vaziyete geliyor. Kısaca onun için Gotham daha çok çığırından çıkan bir şehir oluyor. Şehir ve yöneticiler vatandaşlarına hizmet etmekten uzaklaşıyor. Bütün bunlar birikince ortaya tamamen ezilen bir birey çıkıyor. Bu ana kadar seyirci ile Joker arasında empati sorunu yaşanmıyor. Seyirci kendini Joker yerine koymakta zorlanmıyor. Çünkü gerçek dünyada onun gibi ezilen sayısız insan onun gibi işten çıkarılma, sosyal hizmetlerden yararlanmama, toplum tarafından dışlanma gibi durumlara maruz bırakılıyor. Daha sonra hiçbir günü iyi bir gün kategorisine girmeyen Joker önceden yaşadıklarından daha kötü bir gün olan bir günde yanında bulunan silahı ateşliyor. Silahı ateşleme onda çok farklı duyguları uyandırıyor. Bir bakıma ruhunu özgürleştiriyor. Uzun bir kaçışın ardından kendini korunaklı hissettiği bir anda film boyunca bir ritüel olacak olan dansını sergiliyor. Bu andan itibaren Joker film başından beri içselleştirdiği seyirciden de kopuyor. Ruhunu özgürleştirmesi onu daha cesur yapıyor. İçinde ürkek duygular beslediği komşusuna bile hızlıca yakınlaşıyor. Dış görünüşünü değiştirip, kendi tarzını oluşturmaya çalışıyor.


Yazı bu andan itibaren sürpriz bozanlar içerir.

Yalnızlaşarak yok olan bir birey yerini ezilenlerin içinden doğan bir anti-kahramana bırakıyor. Joker ilk başta en güvendiği insanlar tarafından yalnız bırakılıyor. İlki annesi. Yukarıda Joker’in Murray Franklin Şov ile ilgili hayaller kurduğundan bahsetmiştik. Tutunduğu tek dalı komedyen olma hayali olan Joker annesi tarafından sorulan “Komedyen olmak için komik olmak gerekmiyor mu?” alaycı sorusuyla beraber annesine güvensizlik duygusunu hissediyor. Bunu annesinin ona karşı ilk darbesi olarak not düşebiliriz. Sonra annesinin geçmişini öğrenmesi onda annesine karşı geri dönüşü olmayan hissizlik duygusunu açığa çıkarıyor. İkincisi ise komşusu Sophie Dumond. Filmin büyük bir kısmında gördüğümüz ikili arasındaki ilişki aslında Joker’in kafasında kurduğu hayali bir ilişkiden başka bir şey olmadığını anlıyoruz. Filme baktığımızda Joker’i dışlamayan tek kişinin de filmde Joker gibi toplum tarafından dışlanan çok kısa boylu Gary karakteri olduğunu görüyoruz. Arthur Fleck gün geçtikçe Joker karakterine dönüşüyor. Bu dönüşüm ve bu dönüşümün sonuçları Martin Scorsese’nin 1976 yapımı Taxi Driver filmindeki Travis Bickle karakterinkiyle çok yüksek ölçüde benzeşiyor. Silahlanmanın ardından gelen özgürleşme duygusu. Dış görünüş olarak dönüştüğü karaktere uygun giyinme, finalde sahnesindeki suikast durumu bu benzerliklerden birkaçı. Aynı zamanda yine Scorsese’nin The King of Comedy filminde komedyen olmak isteyen birini canlandıran Robert De Niro bu filmde ünlü bir komedyeni canlandırıyor. Burada da Joker komedyen olmak için yanıp tutuşuyor.

Film ritmini üç ana unsura borçlu. İlki ekrandan gözlerinizi ayırmanıza fırsat vermeyen Joaquin Phoenix’in kıskandıran performansı. İkincisi Joaquin Phoenix’in performansına ve filmin ruhuna eşlik eden Hildur Guðnadóttir’in müzikleri. Diğeri ise arka fonda etkili olan yer yer başrole geçen Gotham şehri. Tabi bunları bir araya getiren yönetmen Todd Phillips’i unutmamak lazım.  Joker filmin sonunda genel olarak içinde olduğumuz sistemin şu zamanki halini açıklıyor. “Ezilenleri görmezden geliyorsunuz. Neye gülüp gülmeyeceğinize sistem kendi karar veriyor. Bizim bu toplumda bir önemimiz yok.” Bu açıklamalardan sonra Joker’in ve Gotham şehrinin doğumu tamamen gerçekleşiyor. Film Amerika’da pek beğenilmedi ve toplumu veya bazı kişileri kışkırtabilme ihtimalinden ötürü endişeli yaklaşıldı. The Dark Knight Rises’ın galasında olanları düşünülünce bu endişeye hak vermemek elde değil. Önümüzdeki yıllarda Joaquin Phoenix’i tekrar Joker olarak görecek miyiz? Belli değil. Phoenix röportajlarında sadece bir kere oynamak istediğini söylemişti. Ama önümüzdeki yıllar ne getirir, bilinmez. Yazıyı The King of Comedy’de geçen bir replikle sonlandırmanın Joker’in ruhuna uygun düşeceğini düşünüyorum. “Bir gecelik kral olmak, ömür boyu aptal olmaktan iyidir.”

Puanlama

9.0

9.0
Kullanıcı Oyu: ( 4 oylar ) 7.8

Yorum(1)

Bir Cevap Yazın