Ana Sayfa Dosyalar En'ler Kötüden İyiye Doğru Alfonso Cuarón Filmografisi

Kötüden İyiye Doğru Alfonso Cuarón Filmografisi

Kötüden İyiye Doğru Alfonso Cuarón Filmografisi
0
Geçtiğimiz günlerde bu yılın merakla beklenen filmlerinden Roma hem Netflix‘de hem de bazı sinema salonlarında gösterime girdi. Bütün filmografisinde Emmanuel Lubezki ile çalışan Cuaron bu filmde zamanları uyuşmadığı için Lubezki ile çalışmadı. Lubezki dışında da güveneceği bir isim çıkmayınca görüntü yönetmenliğini kendi üstlendi. Yönetmenliğini ve senaristliğini üstlenen Cuaron görüntü yönetmeni de olunca Roma tam bir kişisel başyapıt olarak öne çıkıyor. Biz de sizler için -Roma’yı da listeye ekleyerek- yönetmenin bize göre kötüden iyiye doğru olacak şekilde filmografisini sıraladık.

Sólo con tu pareja (1991)

Sahnelerindeki başarılı ışık ve renk kullanımı ile dikkat çeken Solo con tu pareja (1991),  ilk uzun metrajlı filmi olmasına karşın, zekice oluşturulmuş diyalog ve olay örgüsüyle yönetmenin sinema kariyerindeki başarısının ilk sinyallerini vermiş olur. Türkçe’ye Histeri Çağında Aşk olarak çevrilen film, sex bağımlısı bir reklamcı olan Tomas Tomas‘ın kadınların arasında kaldığı gergin anları kameraya alırken; AIDS, reklâmcılık, orta sınıf ve kent yaşamını da alt metninde işler. Patronu Gloria ile olan ilişki sayesinde bir mesleği olan Tomás’ın yalanlarla dolu çapkın yaşamı, âşık olduğu komşusu ve beraber olduğu hemşirelerden Sylvia’nın aldığı intikamla değişecektir.
(Yazının tamamı için.)

Great Expectations (1998)


Film bir sahil kasabasında resim çizme tutkusu olan Finnegan adlı bir çocuğun yine o bölgenin yakında yer alan gizemli bir evdeki yaşlı kadın ve en önemlisi yaşıtı sayılabilecek başka bir çocukla olan tanışma serüveniyle başlıyor. Ve Finnegan’ın büyüyüp New York’a kadar uzanan hikayesiyle devam ediyor. Filmin hemen başında Finnegan, Lustig adında bir kaçak mahkumla tanışır. Bu filmde dinamit etkisi yapması gerekirken Lustig bir hayalet olarak Finnegan’ın aklında kalır. Zaten filmde uzunca bir süre bahsi geçmez. Yukarıda bahsettiğim gizemli evdeki yaşlı kadın Ms. Dinsmoor karakterinin filmdeki altı çizilen tecrübesi nişanlısının düğün günü onu terk etmiş olmasıdır. Büyüyüp arkadaştan yakın bir ilişkileri olan Finnegan ve o evde tanıştığı Estella’nın muğlaklığı Estella’nın Ms. Dinsmoor tarafından yetiştirilmesinden kaynaklıdır. Kötü niyetli durmayan Ms. Dinsmoor’un erkeklerden intikam alarak skoru eşitleme arzusudur.
(Yazının tamamı için.)

A Little Princess (1995)

A Little Princess; Cuaron‘un filmografisinde Gravity, Children of Men veya Y tu Mama Tambien gibi göz kamaştırıcı bir yer teşkil etmese de, Meksika’da yerel bir yönetmen olmaktan çıkıp uluslararası ilk adımını atması ve çokça da olumlu eleştiriler almış olması açısından önemli bir yer arz ediyor. Cuaron’un henüz 2.uzun metrajlı filmi olan filmimiz; Hindistan’da küçük kızıyla yaşayan İngiliz bir subayın kızını (Sara Crewe), savaş sırasında Amerika’da Candy adlı leydi yetiştiren özel okullardan birine vermesinin ardından, kızımızın başından geçen olayları masalsı bir dille ele alıyor.
(Yazının tamamı için.)

Harry Potter and the Prisoner of Azkaban (2004)


Cuaron
, bu filmde Harry, Ron ve Hermione ile etkileşim kurarak ve karakterlere sahip olmaları gereken derinliği katarak ilk iki filmde Chris Columbus’un keşfettiği bu ikonik kadroyu ilk kez gerçek anlamda keşfetmemizi sağladı. Buna Cuaron’un müthiş teknik yetkinliği de katılınca serinin en iyi filmlerinden biri ortaya çıkmış oldu.

Alfonso Cuaron’un seriye dahil olduğu The Prisoner of Azkaban, hem kitaplarda hem de filmlerde önemli bir değişikliğin olduğu, kritik bir noktadır. The Prisoner of Azkaban, Harry Potter’ın çocuklar için olan macera hikayelerinden uzaklaşıp karakterlere ve hikayeye oldukça karanlık ve incelikli bir yaklaşımla bakan bir hale gelişini simgeliyor. Ve bu geçiş için de Cuaron’un mükemmel bir seçim olduğunu belirtmek lazım çünkü Cuaron, bu hikayenin atmosferini çok doğru analiz edip serinin devam filmlerinin de sahip olduğu kasvetli tonun belirlenmesini sağlamıştı.
(Yazının tamamı için.)

The Gravity (2013)

Film, uzayda yaşamın imkânsız olduğunu kanıtlayan bazı gerçeklerle başlıyor (Oksijenin olmaması, sesin iletilmemesi vs…). Bunların filmin başında yazılması öylesine bir başlangıç yapmak için değil. Yönetmen filmin başında aslında seyirciye bir mesaj veriyor: ‘‘Bu filmdeki gerilimin tek kaynağı uzayın bilimsel gerçeklerle ispatlanmış özellikleri!’’. Öyle ki, Dr. Ryan Stone ve deneyimli astronot Matt Kowalsky’nin rutin bir keşif yürüyüşü sırasında yaşadıkları felaket, onları uzaydaki hayatta kalan ve kalmaya devam edebilmek için birbirlerine destek çıkması gereken bir ikiliye dönüştürdüğünde sürekli azalan oksijenin yarattığı gerilimi iliklerimize kadar yaşıyoruz. Uzayın ortasında belirli bir hızda sürekli dönen ve panik yapan, dolayısıyla da oksijenini fazla harcayan Dr. Stone ne zaman bir uzay istasyonuna giriyor, onla beraber seyirci de tahmin ediyorum rahat bir nefes alıyor. Ayrıca uzayda sesin iletilememesi yüzünden yaşanan patlamalar o kadar ani gelişiyor ve beklenmedik sonuçlar doğuruyor ki bu sessiz bilinmezlik, uzayı oldukça korkunç gösteren bir başka nitelik.
(Yazının tamamı için.)

Children of Men (2006)

Yıl 2027, dünya üzerinde en son çocuğun sesinin duyulmasının üzerinden 18 yıl geçmiştir. İnsanlık bir bebeğin nasıl ağladığını, bir çocuğun kahkahasını tamamen unutmuştur. Doğurganlık hızla yok olduğu için hamile bir kadının nasıl göründüğüne dair bir fikri bile olmayan mülteci  Kee ise hamiledir. Dünyanın geri kalanı yaşanılamaz bir halde olduğu için İngiliz hükümeti göçmen avı yaparken Kee bebeğini doğurmak uğruna bu avın ortasından kaçış mücadelesi verir. Çünkü  kendisi ve insanlık için son umudu taşımaktadır. Bu kaçışta rehberi ve koruyucusu ise Clive Owen’ın canlandırdığı karakter Theo’dur. Kee ile yaşadığı büyük bir çaresizlik içinden kaçmaya çalışarak umut ve inancın keşfine çıkar. 
(Yazının tamamı için.)

Roma (2018)

Cuaron’un otobiyografik hikayesi gibi gözüken Roma, farklı çözümlemelere ve okumalara oldukça açık aslında. Toplumun en küçük yapımı birimini olan aileyi ele almasıyla… İki kadının hayatla ve psikolojik anlamda “iktidar” diye nitelendirebileceğimiz baba figürüne karşı verdiği mücadeleyle… Corpus Christi katliamı, küçük çocuğun askere su balonu atması ve askerin onu vurması veya anneannenin eyleme tanık olduğunda “yine onları dövmezler umarım” demesiyle…  Sosyolojik, psikolojik, feminist ve siyasi okumalara oldukça elverişli olmasıyla bir yerden sonra Cuaron’un anıları olmaktan çıkıyor ve yaşadığımız toplumdan parçalar, kendimize ait anılar görmeye başlar ve böylelikle hepimizin hikâyesi olur Roma.

Roma, bıraktığı hisle, sinematografisiyle, Yalitza Aparicio’nun performansıyla ve daha nice unsurlarıyla kendi adıma sadece 2018 yılının değil 21. yüzyılın en iyi filmlerinden biri olmayı başarıyor.

(Yazının tamamı için.)

Y tu mamá también (2001)

Film girişi iki çok yakın arkadaş olan Tenoch (Diego Luna) ve Julio’nun (Gael Garcia Bernal) aralarındaki samimiyeti ve yakınlığı seyirciye göstermesiyle yapıyor. Bu samimiyet yeri geliyor birbirlerinin cümlelerini tamamlanması, yeri geliyor arkadaşlık hakkında yazdıkları manifesto şeklinde ifade ediliyor. 2 arkadaş o dönem Meksika’sının siyasi ve sosyo-kültürel problemlerinden uzak esrar, alkol ve seks üzerine kurdukları genç dünyalarında yaşıyorlar. Tenoch ve Julio nun çıkmış oldukları bir yol ile kendilerini keşfetmeleri olarak yorumlanabilir ancak bu yorum filmin bütünü açısından çok sığ kalacaktır. Çünkü karakterlerimizin katıldıkları bir düğününde tanışacakları orta yaşlı bir kadın olan Luisa bu 2 arkadaş için unutulmaz bir yolculuk, film için ise bir derinlik anlamına gelecektir.
(Yazının tamamı için.)


Bir Cevap Yazın