Ana Sayfa Yönetmen Sineması 8½ (1963): Kendi İçinde Kapana Kısılmışlık

8½ (1963): Kendi İçinde Kapana Kısılmışlık

8½ (1963): Kendi İçinde Kapana Kısılmışlık 8.3
0

“Bu hikayenin kişileri hakkında hissettiklerimin, eski bir resme bakınca hissedilenlerin aynısı olmasını istiyordum.”Fellini (8½ hakkında)

 

Fellini bir röportajında bu filmi bir noktadan sonra çekmek istemediğini, kendisine yük olduğunu söylüyor. Oyuncular ve personel ile gerekli ilişkilerin kurulduğu, dekorların hazırlandığı sırada iş son raddeye geldiğinde böyle bir karar almaya çalışıyor Fellini. Yapımcısına vazgeçtiğine dair bir mektup yazıyor. Sebebini ise şu sözlerle açıklıyor: “Yapmak istediğim filmin ne olduğunu hiç hatırlamıyordum. Beni baştan çıkaran, büyüleyen duygu, cevher, koku, o gölge, o ışık parıltısı kaybolmuştu, eriyip gitmişti, bulamıyordum onu.” Gelgelelim en sonunda Fellini 8½’u çekip filmi tüm sinema tutkunlarına armağan etti. Fellini’nin hissizliğine veya parıltının kaybelişine – filmi izlediyseniz eğer- başrol Guido Alselmi’nin de film boyunca  maruz kaldığına şahit olursunuz. İçinden çıkamadığı bir keşmekeşe sürükleniyor. Nitekim Fellini bu filmi çekmeyi başaran taraf oluyor ve ne yapacağını bilemeyen ve üstüste gelen sorunlarla baş edemeyen Guido ise filmini çekemiyor.  Fellini’nin o zamanlarda yaşadığı çıkmazlar filmin senaryosunda daha sonralarda ufak tefek değişikliklere sebep olabileceğini düşünüyorum. Çünkü ikisinin yaşadığı çıkmazların bu kadar örtüşüyor olması tesadüf olamaz.

8½, Federico Fellini’nin kendi hayatının çok gerçekçi bir yansıması. 8½ ‘den tam 10 yıl sonra çektiği Amarcord (1973) da kendi çocukluğundan bir esinlenmeydi. ise artık Fellini’nin Federico Fellini olduğu döneme ait bir parça. Başrol Guido Alselmi’nin rüya-gerçek arasında sürüklenmesi filmin takibini biraz zorlaştırıyor. Burada bir dipnot vermekte fayda var. Zamanında hem bu takibi kolaylaştırmak hem ticari amaçlı olarak rüya sahnelerini renkli, gerçek sahneleri siyah beyaz düşünülmüş ama bu fikir hayata geçmemiş.

8½’un Fellini’nin bir diğer ünlü eseri La dolce vita (1960) ile hem teknik hem içerik olarak ayrı ayrı düşünülmeyeceği kanısındayım. Başroller Marcello Mastroianni ve Anouk Aimee olmak üzere aynı oyuncular. La dolce vita’da Marcello Rubini filmde gözünü Maddalena (Anouk Aimee) ile açıyorsa yine onla kapıyor. Aynı şekilde 8½’da Guido gözünü nasıl Luisa ile açıyorsa yine onunla kapıyor. Marcello Mastroianni’nin oynadığı karakterlerin babasını Fellini’nin babasının en sevdiği oyuncu olan Annibale Ninchi oynuyor. Ayrıca La dolce vita nasıl bir yazarın üretememe sorunu ve çıkmazı üzerine eğiliyorsa 8½’da bir yönetmenin üretememe sorunu ve çıkmazına eğiliyor. La dolce vita’yı bir kenara bırakarak buradan itibaren 8½ sadece kendi üzerinden değerlendireceğim.

Yukarıda bahsettiğim rüya sahnelerinden biriyle film açılıyor. Arabanın içinde dumandan boğulan bir adam zar zor kendini dışarıya atıyor. Gökyüzünde süzülerek filmin ileriki kısımlarında göreceğimiz yapıların üzerinden geçiyor. Bir süre sonra aşağıdan biri onu iple çekerek düşürüyor. Nasıl rüyalarda yüksekten düşüp uyanıyorsak Guido da aynı şekilde gördüğü kabustan uyanıyor. Bu açılış sekansı aynı zamanda sinema tarihinin en iyi açılış sekanslarından biri olarak adını yazdırıyor. Guido yeni filmini dışardan başka bir gözün değerlendirmesi için bir yazarla konuşuyor. Yazar filmin en başında Guido’nun filminin “şiirsel bir esinlenmeden yoksun ve sinemanın bütün kusurlarını taşıdığı” söylüyor. Guido bu sert eleştiriyi olgunlukla karşılasa da yine filmin sonuna doğru hayalinde yazarı boynundan asan kendisinden başkası da değildir. İlk baştaki tahammül sınırının filmin sonlarına doğru tahammülsüzlüğe döndüğünün başka bir kanıtı da bu olaydır.

Filmin ilerleyen kısımlarında Guido’nun çözümsüzlüklerine eşiyle yaşadığı iletişimsizlik de ekleniyor. Eşiyle aynı dili konuşamıyor. Çapkın bir yapıya sahip olan ve işi gereği kadın oyuncularla içli dışlı olan Guido ile eşi arasındaki görünmez duvarlar yükseliyor. Guido metresi, eşi ve hayallerinin başrolü Claudia arasında silkelenip duruyor.

Filmin sonuna doğru oyuncu deneme çekimlerinde Luisa’nın arkadaşı çekilecek film için “Hepsi kendi hayatından…” repliğini kullanır. 8½, Guido’un hayatından çok yukarıda da bahsettiğimiz gibi yönetmen Fellini’nin hayatıdır. Bu filmin en kişisel ve anlaşılmaz kısımları da Guido’nun çocukluk anılarının olduğu kısımlardır. Bazen gece canavarlardan korunmak için kullandığı “Ana Nisi Masa” kelimesinin nereden geldiğini anılarında bize gösterir. Ya da kardinalin yanındayken balık etli bir kadını görmesi onu yine çocukluk zamanlarında kilolu Rumba yapan bir kadın ile yaşadığı olaylara götürür. Bunlar özellikle Fellini’nin hayatlarında geçen olaylardır. Fellini zaten kilolu kadınlardan hoşlandığını her zaman dile getirmiştir. Çünkü Fellini’ye göre yemek yemeyi seven kadınlar cinsel olarak daha fazla arzuludur. Karikatürist olduğu zamanlarda da ilk çizdiği görseller geniş kalçalı ve büyük göğüslü kadın çizimleridir.

Rüyadan çok sanrılara dönüşen ise çekeceği filmin hayalindeki başrolü Clauida’yı (Clauida Cardinale) zamansız bir şekilde etrafında gördüğünü zannetmesidir. Yeri geldiğinde hemşire oluyor, yeri geldiğinde metresi konumuna evriliyor. Clauida’nın ortaya çıktığı anlar hep Guido’nun ne yapacağını bilemediği anlar oluyor. Clauida bir nevi Guido’nun panzehiri görevini üstleniyor.

Eşi Luisa ile iletişimsiz oluşunu bir şekilde çözmek ister Guido. Ama dilinden ikna edici sözler dökülmez. Bu yüzden de Luisa artık Guido’yu görmek istemeyecek seviyeye gelmiştir. Guido’nun yaptığı her hareket Luisa’da negatif duyguların tetikleyicisi olmuştur. Guido’nun son rüyasında ise Guido eşini köleleştirip, itaatkarlaştırmıştır. Eşi ona onun istediği gibi davranır. Kadın oyuncularla olan diyaloglarını destekler. Hatta kadın oyunculara da hizmet etmeye başlar. Bu rüya aynı zamanda Guido’nun içine sürüklendiği kabustan uyanmasına sebep olmuştur.

Son sahneye doğru kendini bir anda filmin ekibiyle beraber gazetecilerin karşısında bulur. Bu onun en çaresiz anıdır. Eşi Luisa’yı görür. Gelinlik giymiştir. Bu noktada Guido bir karar vermesi gerektiğini anlar. Luisa onun baki huzura kavuşmasının ve filmi çekmemesinin sembolüdür. Filmin son sahnesinde ise filmdeki tüm karakterler beyaz giyerek sahneye çıkar. Tiyatroda oyuncuların seyircileri selamlaması gibi bir seromonidir bu. Herkes el ele tutuşur ve bir çember oluşturur. Eşi Luisa da Guido’ya dahil olur. Her filminde bir şenlik sunan Fellini’nin en önemli şenliği budur.  Guido eşinden bir şans daha istermişcesine eşine “Hayat bir kutlamadır, hayatı birlikte yaşayalım.” der.

Filmde Guido’ya akıl veren yazar filmin sonlarına doğru “Gerçekten bir şeyler yaramadıktan sonra yok etmek yaratmaktan daha iyidir. Bu dünyada yaşama hakkı iddia edecek kadar açık ve doğru şey var mı?” cümlesi ile 8½’u özetler.

 

Kaynakça
Charlotte Chandler (1995), Ben Fellini, Afa Yayıncılık
Giovanni Grazzini (1989), Fellini Fellini’yi Anlatıyor, Afa Yayıncılık
Peter Harcourt (2008) , Altı Avrupalı Yönetmen, Doruk Yayıncılık

Puanlama

8.3

8.3
Kullanıcı Oyu: ( 2 oylar ) 9

Bir Cevap Yazın